27.9.12

Azealia Banks-Luxury(Video)

Azealia'nın "Fantasea" isimli mixtape'inin son videosu "Luxury" huzurlarınızdaaaa.mixtape içinde en sevdiğim şarkılar arasında yer alan "Luxury"nin videosu tabi ki New York'ta çekilmiş.görüntüler gözüme "212"daki gibi hafif amatör gelmiş olsa da şarkı tek başına bile yeterince iyi.en yakın zamanda "Esta Noche"ye de klip gelmesi dileğiyle buyrun,izleyin efenim.
Azealia has just released her new video "Luxury",from her mixtape "Fantasea".this song is one of my favourites.video has taken at New York.I think some scenes are so amateur just like "212" but it's ok.I hope she shoot a video for "Esta Noche" too.now watch "Luxury"!

26.9.12

Rihanna-Diamonds(Single)

Rihanna,son albümü "Talk That Talk"un ekmeğini yemeyi beklemeden yeni albüm için kolları sıvadı.Kasım ayında çıkması ve adı "7" olması beklenen(çıkacak albümün 7.albümü olması sebebiyle) albümün ilk single'ı "Diamonds" yayınlandı.single'ın artwork'ünü çok başarılı buldum.ancak "Talk That Talk"ta single olması gereken çok daha başarılı şarkıları olduğunu düşünüyorum.kısacası "Diamonds" şu an için pek içimi açmadı.şarkıyı linkten dinleyebilirsiniz.
Rihanna's new single from her upcoming album "7":"Diamonds" has just released.I like the artwork but the song is weak for me."Talk That Talk" has much better songs to release.but anyway here you are the link that you can officially listen the song.

25.9.12

Ke$ha-Die Young(Single)

Ke$ha'nın 4 Ekim'de yayınlanması planlanan yeni albümü "Warrior"ın ilk single'ı "Die Young" yayınlandı.şarkıda fun.'ın solisti Nate Ruess'in de parmağı var(şarkıyı dinleyince anlayabileceğiniz üzere).dinleyicilerin çoğu şarkıda Britney Spears havası olduğunu düşünmüş,pek de haksız sayılmazlar  .şarkı burada buyrun siz karar verin.
Ke$ha's upcoming album "Warrior"s first single -named "Die Young"- has just released.one of the writer of the song is the lead singer of fun.:Nate Ruess.most of the listeners said that "Die Young" reminds them Britney Spears.listen it and decide.

19.9.12

Christina Aguilera-Your Body(Single/Video Teaser)

son albümü "Bionic"in düşük satış grafiğinden sonra Xtina'yı kurtaran tek şey The Voice jüriliği olmuştu.aldığı fazla kilolar ve müzikal manada yaşadığı pasiflik hayranlarını hayal kırıklığına uğratsa da o bi dönemin en büyük bayan vokallerinden biriydi her şeye rağmen ve şimdi dönüş zamanı.zamanında Brit'in yaptığı gibi bi küllerinden doğma olacak mı tartışılır ama yeni single "Your Body" fazlasıyla iyi.şarkıyı çıktığı gün satın alan Lady GaGa twitter'dan "yeni single'ını satın aldım.eski sevdiğim Xtina geri dönmüş gibi,tebrikler!" şeklinde bir twitle Christina Aguilera'yı kutladı.
işte şarkı burda.ayrıca klibin teaser'ı ve setten fotoğraflar da mevcut.yemeyip yanında yatmak da serbest efenim.
after her last album "Bionic"s slow selling,The Voice has been the only thing that keeps her alive in music industry.she got fat,made no music and all those other things makes her fans dissapointed but anyways she's still Xtina!
Lady GaGa has tweeted to her this:"Just bought your new single. Seems the old Christina i loved has returned! Congratulations!! :)".if you're asking,I love this single too.I hope she will rise from her ashes.
here you are the full song and teaser of video.have fun!





13.9.12

Kreayshawn-Something 'Bout Krey(Album Preview)

MTV VMA'de "En İyi Yeni Sanatçı" ödülüne aday olan Kreayshawn -ki kendisini birçoğunuzun "Gucci Gucci" isimli şarkısından tanıdığınızı zannediyorum- ilk albümü "Something 'Bout Kreay"i yayınlamak için gün sayıyor.ülkemizde Sony Music etiketiyle yayınlanacak olan albüm Ekim ayında müzik marketlerde yerini alacak.
albümde ünlü prodüktör Diplo'yla çalışan Kreayshawn'ı en hızlısından keşfetseniz iyi edersiniz zira aynı zamanda yönetmenlik de yapan kızımızın patlaması pek yakın.
Kreayshawn who has a  "MTV VMA "Best New Artist" nomination" is about to release her first album "Something 'Bout Krey" in October.she works with famous producer Diplo in this album.you should meet her asap.

Red Hot Chili Peppers in Istanbul!(Konser)


tekrar bi konser kritiğiyle karşınızdayız tataaaaam! tabi ki kritik yine benden değil...az kaldı ciğerlerim,anasını ağlatıcaz konserlerin,telaş yok.bu seferki konuk yazarımız Tuğba Topcu! Damla'yla 8-9 aydır konser için geri sayım yaptıklarına ben şahidim.ve sonunda 8 Eylül geldi,geçti bile.işte bu çoğumuz için gelip geçen geceyi bir de Tuğba'nın ağzından dinleyelim istedim.kendisine çok tenk yu'lar.hadi bakalım dalın santralistanbul'a,Anthony'yle coşmaya!

-burdan itibaren Tuğba'nın cümleleri devreye giriyor-

Yıllardır beklenen grup, Red Hot Chili Peppers, 8 Eylül 2012'de sonunda Türkiye'deydi! santralistanbul'da gerçekleşen konsere 42 bin kişi katıldı. Aylar öncesinden kategori 1'den aldığım biletimle 8 Eylül'ü bekleyen ben, konser günü çok heyecanlıydım. Taksim'den kalkacağı söylenen shuttlelara binmek için gittiğimde, bekleyen çok fazla insan olduğunu ve ortada shuttle da olmadığını görünce, arkadaşlarımla taksiye binip Eyüp'ün yolunu tuttum.

Geldiğimde konser alanının önünde, üzerinde Red Hot 'Chile Reppers' yazan bandanalar satan seyyar amcalar, su ve bira satan abiler, yanlarından geçenlere sessizce 'bileti olmayan var mı?' diye soran karaborsacılar, ve biz RHCP dinleyenleri vardık. Dinleyicilerin yaşlarındaki fark ise göze çarpar cinstendi: Red Hot'ı belki de ben doğmadan önce bile dinleyen amcalar/teyzeler, onların küçük çocukları ve biz gençler olarak bi kaç nesil birleşmiştik. Kapı açılışı 16.00 olan konsere, 15.00 gibi gelip K1 alanının uzunca kuyruğuna girdik, kapının rötarlı açılmasıyla içeri 17'ye doğru girebildik. Santralistanbul'un uzun ve zorlu yollarını geçebildikten sonra konser alanına girdik. 

Sahneye doğru ilerledim ve bir süre sonra şansıma kategorimizin en önünde yerimi aldım. Görüş açım oldukça iyiydi ama malesef aynı şansa K2 ve K3'teki insanlar sahip olamamış. Özellikle K2'nin ortalarından itibaren sahne hiç görünmüyormuş, tabii bu santralistanbul'un uzun ince yapısından, yani organizasyonun yanlış mekan seçmesinden kaynaklanıyor. Sahnede 5 tane led ekran, sahnenin sağında ve solunda ise birer büyük ekran vardı. K3'tekiler için onların kısmına ayrı bir ekran daha koyulmuş. Konser esnasında ekrandan verilen görüntüler oldukça iyiydi, genelde bütün grup üyelerinin görüntüleri tek tek efektlerle verildi,  bazen sahneye bakmayı bırakıp ekranların büyüsüne kapıldım. Ama sahneyi göremeyenler için durum farklıydı, sonuçta canlı konser izlemeye geldiler, onlar için konserin normal olarak ekranlara verilmesi daha doğru olurdu. Bir ara ekranlardan sahne önü kategorisini gösterdiklerinde konsere Avustralya'dan ve Libya'dan gelen insanları gördüm, pankart açmışlardı.
Bu arada biz de konseri beklerken saatlerce ayakta dikiliyorduk. Doğal olarak çok susadık ve yerimizi kaptırmamak için olduğumuz yerden ayrılıp su alamadık. Benim çevremde onlarca insan susuzluktan kırılıyordu, görevlilere defalarca söylendi ama kimse bizi umursamadı. Dağıtılan ufak tefek yapıştırma, çanta gibi hediyelerle, berbat şarkılar çalan djle vakit geçti ve 19.45'te sahneye Athena çıktı. Playlisti en çok bilinen şarkılarından oluşturdukları için herkes eşlik edebildi, Athena RHCP için en iyi seçimdi ve eğlenceli dakikalar yaşattı bize. Tabii bu sırada ekranlar çalıştırılmadığı için durum sahneyi göremeyenler için farklıydı muhtemelen. 1 saat kadar sahnede kaldıktan sonra Athena'nın solisti Gökhan, RHCP'nin kendi müzik hayatlarında da çok önemli bir yer oluşturduğunu da ekleyerek iyi eğlenceler dileyip sahneden indi. Devamında 1 saat kadar daha RHCP'yi bekledik. Veeee sonunda sahnelerdi işte! Bütün grup üyeleri karşımdaydı! 

Konser süresince Anthony biraz mesafeliydi seyirciye karşı ama albüm kaydından dinliyormuşçasına dinledik sesini, mükemmeldi. Flea ise beklendiği üzere bizden biri gibiydi, her fırsatta konuştu, yerinde duramıyordu, hopladı zıpladı, konser boyunca heyecanını hiç yitirmedi ve bize de hiç yitirtmedi. Sadece durup Flea'yı izlemek bile kaçırılmaması gereken bir olaydı.

Ayağı sakat olduğu için sahneye koltuk değnekleriyle çıkan Josh, gitarını oturarak çalmak zorunda kaldı. (Konserin ardından yolda koltuk değneklerini yüklenmiş yürüyen çift, onlar Josh'ın mıydı, bunu okuyorsanız yazın allahsızlar)  Ve Josh üzerine Türk bayrağı tişörtü giyerek bizlere ufak bir jest de yaptı. Chad ise ağır abi tavırlarıyla davuluna geçti, kendi konuşmak yerine onu konuşturdu.

Açılış jam'inden sonra ilk şarkı Monarchy Of Roses'tı. Çalmaya başladığı anda herkes 7-8 saatlik susuzluğunu ve yorgunluğunu unutup zıplamaya başladı. Şarkı bitince Anthony 'Ben Bebek'e taşınmayı düşünüyorum, Flea Galata Kulesi'nin dibinde bir daire tutacakmış; Chad -neden bilmiyorum ama- Anadolu Yakası'nda, Josh da nehir kenarında bir karavanda yaşayacakmış' diyerek İstanbul'u beğendiklerini belirtti. (Nehir derken Boğaz'ı kastediyordu, Türkiyeye gelen ünlüler tarafından anlaşılamamak Boğaz'ın kaderi) Dani California ve Can't Stop'la devam edince de coşku giderek arttı.

Scar Tissue başlayınca tempo düştü, konserin ilk heyecanından çıkıldı, şarkının havasına kapıldık ve insanlar duygusallaştı gibi geldi bana.'Red Hot konserinde miyiz? Gerçekten mi?'


Look Around'la devam edince tekrar havaya girdik ama ardından çalınan If You Have To Ask'a seyircinin katılımı bariz biçimde azaldı, kimsecikler bilmiyordu şarkıyı. Çalınmasını hiç beklemediğim bir şarkıyla, Charlie'yle, devam ettik. Ben bu sırada çıldırmaya ara verip özellikle Chad Smith'in bateri çalışını izledim ve tekrar hayran oldum ona. 

Hard to Concetrate'te güzelce dans ettikten sonra yeni albümün ilk klip şarkısı The Adventures of Rain Dance Maggie'yi duymaya başladık, bu sefer sadece seyirciler değil Josh da coştu, sakat ayağına rağmen kalkıp bir süre ayakta çaldı. 

I Like Dirt'ü de dinlememizden sonra büyük bir sürprizle karşılaştık. Flea 'Bu an siz Türk dinleyicilerimiz için özel bir an olacak çünkü şarkımızı bir Türk müzisyen arkadaşımızla beraber çalacağız: İlhaaaaaaaan!' dedi ve sahneye elinde saksafonuyla İlhan Erşahin'i geldi. Gerçekten özel bir andı, Did I Let You Know'da gruba eşlik ettikten sonra Flea'yla tokalaşıp sahneden inen İlhan'ın ardından çığlıklar koptu.
Hemen ardından konserde seyircinin en çok katıldığı şarkı geldi: Under The Brigde. Çoğunluk şarkıyı ezbere bildiği için ortalık inledi diyebilirim. Unutulmaz  dakikalardı. Dosed'ın intro kısmını çalıp devam ettirmeden Higher Ground'a geçildiğinde konserin yavaş yavaş sonuna geliyorduk ve insanlar birbirine ' Cidden Otherside ya da Snow çalmayacaklar mı?' diye sormaya başladılar. Bu iki klasiğin olmaması herkesi çok üzdü ama Californication gibi bir klasikle de devam ettik konsere. 
Bis'ten önceki son şarkı By The Way'di, çaldıktan sonra sahneden ayrıldılar (bu sırada bazı insanlar da alandan ayrıldı). Kısa süre sonra Chad ve Mauron(grubun perküsyoncusu) tekrar açılışı yaptı, Flea amuda kalkarak sahneye girdi ve gitarına kadar ellerinin üstünde gitti.(Bu adam bi harika!) Suck My Kiss, Soul to Squeeze ve Give It Away'i çaldılar. Kapanış jaminden önce Anthony hepimize teşekkür edip sahneden ayrıldı. Josh yine ayağa kalktı ve bu sefer sağlam ayağı üzerinde seke seke Fleanın yanına gelip kendini yere attı, herkesin gönlünü fethetti. Mükemmel bir kapanış jam'i yaptılar. Flea  'barış' temalı bir konuşma yaptı, normalde pek konuşmayan Chad de geldiğimiz için teşekkür etti ve böylece bu harika konser bitmiş oldu.

Çıkıştaysa bizi bazı tatsızlıklar bekliyordu. Organizasyonu yapan Pozitif düşüncesizlikle hiçbir yere çıkış tabelası ya da görevli yerleştirmediği için insanlar önlerindeki insanları takip ederek nereye gittiklerini bilmeden ulaşmaya çalıştılar çıkışa. Binlerce insan çıktıktan sonra toplu taşıma aracı ya da taksi bulamadı(ben de dahil olmak üzere) ve saatlerce yürümek zorunda kaldılar bir araca binebilmek için. Aslında organizasyonda daha bahsedilecek bir çok eksiklik vardı ama bu gece Pozitif'in değil RHCP'nin gecesiydi, ve RHCP harikaydı. Hayatımın en güzel gecelerinden birini yaşattıkları için hem Red Hot Chili Peppers'a hem de bütün Pepper'lara teşekkür ederim. İyi ki bizimleydin Red Hot!

P.S:görseller alıntıdır.

10.9.12

Lady GaGa in Köln!(Konser)

evvet,herkese tekrar selamlar.efenim takip edenler bilirler Haziran ayında bloga Burakbey Kazanoğlu'nu konuk edip Madonna'nın İstanbul konserini her ayrıntısına kadar incelemiştik.şimdi başka bi konuk yazarla Lady GaGa'nın Köln konserini inceliyoruz.konuk yazarımız Can Uzun,azılı bi "little monster" olmasa da etrafımdaki en büyük GaGa fanlarından biridir ki farkındaysanız kendisi sırf GaGa için Köln'lere kadar gitti ve ricamı kırmayıp her dakikasını nefesini tutarak izlediği konseri sizler için yazdı.e lafı daha fazla uzatmayayım sizi Can'la baş başa bırakayım.keyifli okumalar!



-Can'ın cümleleri buradan itibaren devreye giriyor- 




Uzun süredir gitmek istediğim, Bulgaristan'a, Romanya'ya bile gidip; Türk organizatörlerin bir türlü Türkiye'ye getiremediği Lady Gaga-Born This Way Ball'a sonunda Almanya-Köln'de gittim. Her albümü internete sızar sızmaz indirip, aylarca sıkılmadan üst üste dinlediğim şarkılarıyla, kendine has tarzıyla ve tatlı kişiliğiyle zaten gönlümü fetheden bu kadın, bu konserle birlikte hem bendeki yerini hem de pop kültüründeki yerini bir kez daha sağlama aldığını gösterdi. Neyse uzatmadan konseri anlatayım.



Saat 17:30 gibi Lanxess Arena'ya girdik. Gaga t-shirt'ü alalım, yemek yiyelim derken bi baktık "Lady Starlight"'ı neredeyse kaçırmışız, Gaga'nın çook eski arkadaşı diye girmiş heralde çünkü bu kadar rezil bir show olamaz diye diye izledik geri kalan yarısını. Daha sonra sahneye "The Darkness" çıktı, havaya girdik.

Ön gruplardan sonra sahne karaltıldı. 15.000 kişi çığlık çığlığa tabi. Derken perde indi ve Mother G.O.A.T'un kalesi karşımıza çıktı. Fotoğraflarda çok minik gözüküyordu fakat baya büyüktü. 

İlk şarkı olan "Highway Unicorn" başladı çalmaya. Gaga sahneye atın tepesinde çıktı. Ve arkasında G.O.A.T (Government Owned By Alien Territory) bayrağı taşıyan dansçılarıyla. Ardından "Government Hooker" başladı. Uzaylı kostümüyle kalenin kapısında masada oturan adamı baştan çıkarıp şarkı sonunda öldürdü (Adeta Basic Instict'teki bir Sharon Stone edasıyla) ve kaleye girdi bu şekilde. Ardından kale hareketlenmeye başladı ve içinden kocaman bir göbek ve bacaklar çıktı. Gaga little monster'larını doğuruyordu. Ve tabi ki "Born This Way" başladı, en iyi performanslardan biriydi. 

Born This Way'den sonra "Black Jesus + Amen Fashion" söyledi podyumda yürüye yürüye bir şal alıp omzuna. Sonra korku tüneli havasında ses efektleri ve ışıklandırmalarla "Bloody Mary" başladı. Hayalet kostümleri vardı Gaga ve dansçılarının. Bence bu güzelim şarkı daha iyi bir performans hakediyordu. Ve yine Mother GOAT belirdi yine ekranda. Born This Way klibinin başındaki manifestoyu seslendirdi. Sesi kesilir kesilmez "Oooooooo" diye başladı, Gaga'nın en büyük hiti. Herkes ayağa kalkıp "Ra Ra Roma ma ma Gaga ooh la la want your Bad Romance" söyledi hep bir ağızdan. Hemen arkasından "Judas"ı söyledi. Ve ilk set bitmiş oldu.

2. sette kalenin pencereleri açıldı, siyah-beyaz çizgili duvarlı, pembe koltuklu, Gaga'nın ARTPOP tabloları asılı bir oda çıktı karşımıza. Gaga da pembe origamiyi andıran bir elbise ve pembe kürkle çıktı karşımıza. Normalde hiç sevmediğim ama canlı performansına bayıldığım "Fashion Of His Love"'ı söyledi. Sonra hitlere bir başladı durmak bilmedi. "Just Dance", "Lovegame" ve "Telephone" söyledi arka arkaya. Telephone'dan önce de kısacık Almanca Cabaret'ten "Wilkommen" adlı bi şarkı söyledi.


Sonra yine Mother GOAT çıktı. Onun konuşmaları ve klise çanları eşliğinde yeni bir şarkıya geçiyorduk. Motorsiklet sesleri geldi. Ve Gaga motorsiklet kılığında geldi sahneye. Aynı Born This Way albümünün kapağındaki gibi. "Heavy Metal Lover"'ı ve "Bad Kids"'i seslendirdi. Ardından sahnenin önüne oturup monster'ların ona attığı hediyeleri açıp, sohbet etti.


Motorsikletini piyanoya dönüştürüp hemen klasik bir Lady Gaga anına geçiş yaptık. Piyanonun başına geçti önce akustik versiyonu ile "Hair"'i, sonra yeni şarkısı "Princess Die"'ı ve son olarak "Yoü&I"'ı söyledi. Konserin en harika bölümüydü diyebilirim. Sadece bir popstardan ibaret olmaktan çok daha öte olduğunu tekrar gördüm.


Sonra sahne rengarenk ışıklandırmalarıyla en güzel halini aldı. "Electric Chapel" elektro gitarlı introsu ile başladı çalmaya. Ardından sahneden inerek kayboldu Gaga. Birkaç dakika aşağıda kaldı bu sürede biz latin rüzgarları estiren bir akustik gitar performansı ve evlenmeye çalışan eşcinsel bir çiftin dramını izledik. Gaga nerde kaldı derken birden et yığınları asılı kalenin içinden, etten elbisesiyle(bu seferki sahteydi) Gaga çıkıverdi karşımıza. "Americano", "Pokerface" ve etten koltuğu üzerinde silahlı büstiyeri ile "Alejandro" söyledi sırayla. Sonra dansçılarıyla sevişe sevişe indi sahnenin altına. 

Sonra Mother GOAT çıktı tekrar. "Paparazzi"'yi söylemeye başladı, Gaga şarkının yarısında çıktı ve silahıyla Mother GOAT'ı öldürdü.

Veeee favori performansım "Scheiße". Almanya'da olmasının da heyecanıyla Gaga, Almanya kültüründen esinlenmiş olan, Almanca "bok" anlamına gelen bu şarkısına büyük bir gaz ile başladı. Kareografisi muhteşemdi, keşke klibini çekseymiş diye düşündürdü beni ama Gaga'nın parfümü "Fame"in reklamında "Scheiße" kullanılıyor, öyle avutalım artık kendimizi dedim.

"Scheiße"den sonra "The Edge Of Glory"nin önce akustiği sonra stüdyo versiyonunu söyledi.Tüm arena söyledi şarkıyı, harikaydı. Ve son olarak "Marry The Night"ı söyledi Monster Pit'ten rastgele seçtiği 3 fan ile. Şarkı bittikten sonra veda ederek backstage'e indi yanındaki 3 monster ile. Kıskandım tabi baya.  

Konser her anıyla muhteşemdi diyebilirim. Marry The Night'ı ve Judas'ı kısa kesmesi kötü olmuş fakat geri kalan her şey harikaydı. 2,5 saat canlı söyledi, dansetti, hopladı zıpladı. 14 kez kıyafet değiştirdi, hep enerjikti ve seyirciyle teması harikaydı. 


Lady Gaga'yı sevin ya da sevmeyin yaşanması gereken bir deneyim, keşke Türkiye'ye gelse.


-tüm fotoğrafların hakkı saklıdır,lütfen izinsiz kullanmayın-

6.9.12

septemberist(Playlist)

Eylül öyle çabuk geldi ki şaşırmamak elde değil.birçoğumuz(en azından benim ekürilerim) için yepyeni bi dönemin başlangıcı bu ay.işte böyle bi ayda "oturalım,sonbahar gelmiş,ağlayalım"dan ziyade uzuuuuuun yolculuklarda size eşlik etsin diye güzel bi playlist hazırladım.böyle hizmeti de başka yerde bulamazsınız ona göre eheh.elektrik direklerini izlerken beni hatırlayın!
here September came.I really can't believe,time goes by so fast.this month is a new start for some of us.so I decided to make a playlist just for you to listen while you're moving to your new lives.good me huh? remember me while you're counting the utility poles!

Lana Del Rey for Vogue Australia

Lana Del Rey,Vogue Australia Ekim sayısı için Nicole Bentley'nin objektifine poz verdi.aşırı romantik bi styling içinde gördüğümüz Lana Del Rey her zamanki gibi 3 çocuğu doğmadan ölmüşcesine melül melül bakarak ciğerlerimizi dağlıyor.duckface'liğinden söz etmiyorum bile.tabi böyle dangıl dungul eleştirdim ama kendisini karşıma oturtup 35 saat her hücresini incelemek fantezim hala baki...lafı daha fazla uzatmayayım ki fotoğraflara uzun uzun bakın,buyrun efenim. 
Lana Del Rey is the cover girl of Vogue Australia's October 2012 issue.the photographer is Nicole Bentley and the stylist is Christine Centenera.she looks depressive as always but anyways I love her.she's such a beauty.





Azealia Banks-1991(Video-E.P.)

Azealia Banks "212" isimli şarkısıyla radyoların radarına ancak girebilmiş olsa da müzik piyasasını takip eden bizler onu uzun süredir tanıyoruz.ve işte o meşhur şarkının da içinde bulunduğu E.P. "1991"in -ki bu tarih kendisinin doğum yılı olmakta- aynı adlı yeni single'ı videolandı.izleyeni 90'lara ciddi ciddi alıp götüren videoyu izlemeniz şiddetle tavsiye edilir.
E.P.'nin geneline gelince;ben "212" ve "Van Vogue" dinliyorum.
herkese iyi dinlemeler!
Azealia Banks' brand new video has just released from her E.P. "1991".she brougth back 90's attitude perfectly in this video.you better watch it.
and also there are 4 songs in "1991" E.P.:"212","Liqourice","Van Vogue" and "1991".my favourites are "212"-of course- and "Van Vogue".listen it asap!